TARİHİN RÜZGAR GİBİ ESTİĞİ KASABA MELEKLİ...
MELEKLİ KASABASI...

TARİHİ AÇIDAN MELEKLİ





 
BEŞ BİN YILLIK YERLEŞKE
YONTMA TAŞ DEVRİNDEN GÜNÜMÜZE MELEKLİ
 bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik ve prehistorik (tarih öncesi) araştırmalar, bölgedeki yerleşmelerin insanlık tarihi kadar eski olduğunu, bölgenin bir çok medeniyete ve uygarlığa beşiklik ettiğini ortaya koymaktadır. Iğdırın Melekli Beldesi Kültepe mevkiinde bulunan kara obsidiyen taş aletlerle, çakmak taşından yapılmış aletler, mezolitik (yontma taş) devrin bölgede de yaşandığını göstermektedir. Iğdır (Melekli) ile ilgili olarak bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik araştırmalar sonucu, Iğdır bölgesine ilk yerleşen kavim Orta Asya'dan (M.Ö. 4000) tarihinde gelen Hurriler'dir. Asyanik adı altında isimlendirilen bu toplulukla birlikte gelen diğer kavimler önce insanlık açısından önemli olan polan madenleri ve yazıyı keşfetmişlerdir. Selçuklular, Kayılar gibi bir çok Türk Boyuna ev sahipliği yapan Melekli Urartular Moğollar, Çingizler, İlhanlılar Celayırlılar, Karakoyunlular Akkoyunluların hakimiyetine girmiş, ayrıca Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ve selçuklu hükümdarı Melikşah’ a da mekan olmuştur. Yukarıdanda anlaşılacağı gibi 5000 yıllık bir tarihi olan melekli beldemizin tarihini korumalı bu hususta açık hava müzesi , kültür sanat galerisi gibi çalışmalar yaparak meleklinin tarihini gelecek nesillere aktarmalıyız.



ARAS TÜRK HÜKÜMETİ:
 1. Dünya savaşını kaybettiğimiz anlaşılınca, sürmeli çıukuru (IĞDIR) Serhat çukurunda Serdarabad,Revan’ın 6 km. Türk-Ermeni hattını takiben zengezur ve ordubad’ a dek Nahçivanı kapsayan topraklarda merkezi “IĞDIR” olan ARAS TÜRK HÜKÜMETİ kurulması için teşebbüse geçildi 3. 11.1918.                                       Aras Türk Hükümetinin kuruluşunu H. Ekber TUFAN (Melekli) şöyle anlatıyordu:               Kasım 1918 günü 9. Ordu telgrafı ığdır’da Mehmed muhiddin Bey’e geldi. O da ığdır hükümeti komitesine gelerek bize izah etti. Hükümet olarak Kamerlide toplanmamız gerekiyordu. Sürmeli (ığdır) sancağından Mehmet Muhudin bey , Eleşref bey, ve ben Ekber Ramazan (Ali Ekber Tufan) millet vekili seçilerekKamerliye gittik. İki hafta zarfında 60 milletvekili bir araya geldi . Türk ordusunun buraları terketmesi sonunda Wilson Prensiplerine göre çoğunlukta olan türklerin yönetimi elinde tutması için “Aras Türk Hükümet-i Muvakkatesinin”kurulmasına karar alındu. Bir anayasa hazırlanarak sonra seçime geçildi. 18.11.1918 Hükümet merkezi türkiyeye yakınlığı itibarıylaIĞDIR belirlendi. 9. Tümen karargahı yanı Kamerli’de yapılıyordu.


MELEKLİ KOÇ BAŞLI MEZARLAR :Hemen hemen Iğdır Ovasındaki bütün eski mezarlıklarda bulunan Karakoyunlular dönemine ait Bu mezar taşları yiğit ve kahraman kişiler ile genç yaşta ölen delikanlıların mezarlarına dikilirdi. Iğdır mezarlıklarında gördüğümüz bu tarihi mezar taşları ayrıca Karakoyunlu Melekli Taşburun, Dize, Cennetabat, Yaycı, Küllük Hakmehmet, Kuzeyden, Kasımcan, Oba, Alikamerli, Amarat, Akyumak, gibi köylerimizin yanı sıra Nahçivan ve Tebriz bölgelerinde rastlamak mümkündür.
 


KÜLTEPE (URARTU TEPELERİ) 
merkeze bağlı melekli kasabası sınırları içerisinde bulunan bu tarihi mekanda 1913 yılında yapılan kazılarda bir urartu mezarlığı ortaya çıkarılmış ayrıca bir çok süs eşyaları, silehlar ve mühürler bulunmuştur. Halk arasında kara kireler yada Ağrının etekleri olarakta   adlandırılan bu tepeler aynı zamanda temiz bir hava solumanın güzel bir manzara seyretmek isteyenlerin arabayla 10 dakikada gidebileceği bir yerdir.tepeden ağrı dağı istikametine doğru ilerledikçe dağ lalesi , kekikotu, papatya, nane , kaplunbağa, tavşan, keklik, kurt, yılan, bukalemun, kirpi,ve diğer yabani hayvanların yanı sıra bir çok eski tarihi mezarlara da rastlayabilirsiniz.

IĞDIR ANIT VE MÜZESİ : Iğdır ın Melekli Beldesinde bulunan bu anıt 1.3 Hektar alan üzerine oturtulmuştur. Yerden yüksekliği 43.50 metredir. Halen Türkiye’nin en yüksek Anıtıdır. Alt kısmı 350 m alanı ile Müze üst kısmı 5 kılıçtan oluşan Anıttan ibarettir.Anıtın kılıçlarının granitleri Çin’den, diğer mermer, granit, taş, seramik gibi malzemeler Türkiye’nin diğer bölgelerinden getirilmiştir.Çanakkale’deki Şehitlik Anıtı ile, paralellik arz eder. En eski Türk Devletinden Cumhuriyetimize kadar geçen evre kılıçların kabzalarında tunç döküm rölyeflerle anlatılmaya çalışılmıştır.Arkasındaki Ağrı Dağı ile bir tablo oluşturur.
 
ZERDÜŞ TAPINAĞI: Melekli beldesi Kültepe mevkiinden başlayıp Korhan yaylası ve Ahura buzuluna  kadar uzanan leçelik alanda bu tarihi yapıtlara sıkça rastlamanız mümkündür, yapıtlar hakkında resmi kaynaklarda herhangi bir bilgi belgeye rastlanılmamakta olup, yöre halkı tarafından eski ateşperest Türklerden kalma Zerdüşt tapınma merkezleri olarak adlandırılmaktadır,

DÜNYA DİNLERİNİN ANASI IĞDIR AĞRI DAĞI Müslüman , Hiristiyan, Katolik, Zerdüşt, Ateşperest gibi bir çok dinin ve medeniyetlerin merkezi olarak bilinen Ağrı Dağı, çeşitli geleneklerde farklı şekilde adlandırılmıştır. Yakut dilinde “Ağr”, İranlı’larda “Kûh-ı Nûh”, Araplar’da Büyük Ağrı’ya “Cebelü’l-hâris”, isimleri verilmiştir. Ermeniler bu dağa “Massis” veya “Masik” derken, bu dağın dört bir etrafında asırlardan beri yaşayan (Tebriz Maku Nahçivan Erivan, Kars, Iğdır) gibi eski Azerbaycan Türkleri bu dağ çift olduğu için karı kocaya benzeterek büyüğüne ER (koca) küçüğüne ise ARVAT (avrat) ERARVAT yani karıkoca ismini vermişlerdir, Batı coğrafyacıları bu dağa “Ararat” demektedirler.
 
ALİ EKBER TUFAN (Ramazani) ANITI:  ığdır merkeze bağlı Melekli beldesinde bulunan bu anıt 1918 yılında sürmeli çukurunda kurulan ARAS TÜRK HÜKÜMET’İNDE milletvekili olarak görev alan Ali Ekber TUFAN adına yapılmıştır. Anıt Iğdır merkezden 3 km uzaklıkta olup görmeye değer bir yerdir ayrıca anıtın bulunduğu mezarlık arkasında yaklaşık 600 yıllık eski Melekli kabristanında koçbaşlı mezar taşları ve diğer eski kalıntıları da görmeniz mümkündür.

MELEKLİ  KAYA MEZARLAR :Melekli Beldesi Kasımtığ tepe Dinazor tepesi ve Rusun bucağı diye adlandırılan mevkide bulunan bu Kaya mezarları, kayaların fiziki yapıları uygun olan yerlere kayalar dizine haline getirilerek yada  oyularak mağara şeklinde yapılmıştır,Ölen kişinin mezarına, öbür dünyada kullanması için eşyalar, kıymetli armağanlar bırakılmıştır. Mezar mimarileri de, kişilerin yaşamlarındaki standarda göre farklılaşmıştır, Hayattan ayrılan kişinin ekonomik ya da siyasi gücüne göre hazırlanan bu kaya mezarlara melekli beldesi leçelik bölgede rastlamanız mümkündür. 




MELEKLİ  DİNAZOR TEPE MEVKİİDE BULUNAN DİNAZOR KALINTISI
 




IĞDIR SEVDASI KİTABINDAN MELEKLİ KÖYÜ
AYDIN AKGÜN Melekli Köyünün kuruluş hikâyesi

 Melekli köyü insanı cesareti ve açık sözlülüğüyle bilinir. Dostuna dost, düşmanına düşmandır. Milli mücadele yıllarında zaten bunu fazlasıyla kanıtlamıştı.

Halfe Kulu Bey’in oğlu Aydın Akgün Amcam, hareketli geçen gençlik yıllarını, ailesini ve Melekli köyünü bize dobra dobra bir üslupla kazandırdı. 
 
melekli köyünü bağlı olduğum “Dolabı” kabilesi kurmuştur.

Ailede anlatılanlara göre, Orta Asya’dan Melek isimli dul kadın, yanında Alı (Ali) ve Hasan isimli oğulları, bugünkü Melekli köyünün bulunduğu yere gelmişler; Melekli çayının kendisine kaynak bulduğu subaşı mevkiinde bir ev kurup orayı kendilerine mesken edinmişler.

Oğulları uzun boylu olduklarından halk arasında “Uzun Alı” ve “Uzun Hasan” lâkabıyla tanınmıştılar.

Gel zaman git zaman kadının zürriyeti çoğalmış, köyün adı da onun ismine atfen “Melekli” olarak bilinir olmuş.

Alı’nın çocuğu olmamış. Hasan’ın Yusuf ve Ramazan isimli iki oğlu dünyaya gelmiş. Yusuf’un zürriyeti “Yusufoğlulları”, Ramazan’ın zürriyeti de “Ramazanoğulları” olarak bugüne kadar devam ederek geldi.

Sonraki yıllar başka kabileler de gelip Melekli köyüne yerleşmişlerdir. Bunların başlıcaları Abıllar, Meytililer, Şıllıxlar, Beycanlar ve Cadkıranlar’dır. (“Cad” kelimesi “darı” anlamındadır. Bu aile darı işiyle uğraştığından bu ismi almıştır.)

Melekli köyündeki kabileler kendi aralarında kız alıp verdikleri için birbirleriyle bütünleşmiş, tek aile olmuştur. Melekli de yabancı diyebileceğim tek bir aile vardı: Ona da zaten “garip” lâkabı takılmıştı.

Babam Halfe Kulu Akgün, Dolabı kabilesinin “Yusufoğulları” kolundandır

Çocukluk yıllarımda Melekli mezarlığında çok eski bir taş vardı. Üzerinde 1071 yılı (Miladi 1655) yazılı mezar taşı Dolabı ailesinden birisine mensuptu. 
 Melekli köyünü bağlı olduğum “Dolabı” kabilesi kurmuştur. 
Ailede anlatılanlara göre, Orta Asya’dan Melek isimli dul kadın, yanında Alı (Ali) ve Hasan isimli oğulları, bugünkü Melekli köyünün bulunduğu yere gelmişler; Melekli çayının kendisine kaynak bulduğu subaşı mevkiinde bir ev kurup orayı kendilerine mesken edinmişler.

Oğulları uzun boylu olduklarından halk arasında “Uzun Alı” ve “Uzun Hasan” lâkabıyla tanınmıştılar.

Gel zaman git zaman kadının zürriyeti çoğalmış, köyün adı da onun ismine atfen “Melekli” olarak bilinir olmuş.

Alı’nın çocuğu olmamış. Hasan’ın Yusuf ve Ramazan isimli iki oğlu dünyaya gelmiş. Yusuf’un zürriyeti “Yusufoğlulları”, Ramazan’ın zürriyeti de “Ramazanoğulları” olarak bugüne kadar devam ederek geldi.

 Sonraki yıllar başka kabileler de gelip Melekli köyüne yerleşmişlerdir. Bunların başlıcaları Abıllar, Meytililer, Şıllıxlar, Beycanlar ve Cadkıranlar’dır. (“Cad” kelimesi “darı” anlamındadır. Bu aile darı işiyle uğraştığından bu ismi almıştır.)

Melekli köyündeki kabileler kendi aralarında kız alıp verdikleri için birbirleriyle bütünleşmiş, tek aile olmuştur. Melekli de yabancı diyebileceğim tek bir aile vardı: Ona da zaten “garip” lâkabı takılmıştı.

Babam Halfe Kulu Akgün, Dolabı kabilesinin “Yusufoğulları” kolundandır

Çocukluk yıllarımda Melekli mezarlığında çok eski bir taş vardı. Üzerinde 1071 yılı (Miladi 1655) yazılı mezar taşı Dolabı ailesinden birisine mensuptu. 
 

 

Ramazanoğulları ve Yusufoğulları Hacı Ekber Tufan, Hacı Ali Asker’in oğludur. Hacı Ekber Tufan; Tayyibe, Hacer ve Deste adlı üç kızını amcası oğulları Esat, Seyfullah ve Sefereli’yle evlendirmişti. Esat’ın yedi oğlu; Sefereli’nin yedi kızı dört oğlu; Seyfullah’ın da Adil isimli bir oğlu dünyaya gelmişti.

 

Iğdır’ın Kurtuluşu Yılları 
Iğdır, 1134 (1918) ve 1136 (1920) yıllarında olmak üzere iki kez kaçmıştı. İkinci kez kaçtıklarında ailemiz İran’daki Hoy kasabasına yerleşmişti. Hatta Esat Kuban amcam orada bir bakkaliye dükkanı bile açmıştı.

Kâzım Karabekir Paşa Iğdır’a karşı saldırıya geçmeden önce bölgedeki sivil ahaliden milis kuvvetler oluşturmak amacıyla D.Beyazıt ve İran’daki Iğdırlı muhacir gruplara haber gönderip gönüllü olmalarını istemiş. Karabekir Paşa’nın bu isteğine ailemizden dört kişi olumlu cevap vermişti: Hacı Ekber Tufan, Esat Kuban, Medet Akgün ve Halfe Kulu Akgün

Hacı Ekber Tufan ve diğerlerinin okul hayatları olmamıştı. Okuma yazmayı kendi kendilerine öğrenmişlerdi. Dördü de Rusça’yı güzel konuşurdu.

Dolabı ailesinden cesur ve gözü pek insanlar çıkmıştır. Bunlardan birisi de Semend amcamdır. Savaşa gittiği zaman eline kılıcını alar, düşman saflarına, “bas kılıcım” diyerek hücuma geçermiş.

Kurtuluştan sonra Karabekir Paşa, ailemin dört ferdini katkıları ve

kahramanlıkları nedeniyle ödüllendirmek için onlara kasaba merkezinde cüzi bir para karşılığında ev ve arsa vermişti. Aile içinde Karabekir Paşa’nın bu jestinden, böbürlenmeyelim diye hiç söz edilmezdi.

Kurtuluştan sonra “Dolabı” kabilesinden sadece bu dört aile Iğdır’a yerleşti.

Seyfullah’ın Öldürülmesi 
Ailem 1925’li yıllardan itibaren, kasaba merkezinde ticaretle, Melekli köyünde de çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştı. Markara köprüsü açık olduğundan, canlı hayvan besisi bölgedeki en önemli ticari aktivitelerin başında geleniydi.

Kuban kardeşler aralarında iş bölümü yapmışlardı. Esat Kuban kasaba merkezinde manifatura dükkanını işletiyor; Seyfullah ve Sefereli kardeşler de köy yerinde çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı.

1926-27 yılları arasında bir gün Seyfullah amcam 400-500 başlık koyun sürüsünü Erhacı’ya yakın bir mesafeden geçiriyormuş. Ağrı Dağı İsyanı yılları olduğundan bölge oldukça karışıkmış. Sürü, “dik ark” denilen mevkie gelince eşkıyaların pususuna düşmüş. Seyfullah amcam kafasına isabet eden tek kurşunla olay yerinde can vermişti. Çapulcular sürüye el koyup İran’a kaçırmışlardı.

Melekli Tüccarları  (kaynak ığdır sevdası kitabı)

 

Oruç ve Habip Beyler Melekli köyündendiler. Ortak ticaret yapan bu beyler çok zengin olmuşlardı. Ancak bir olay onları ticari anlamda yıkıma uğratmıştı.

1935’de Markara köprüsünden 5000 koyun teslim eden ortaklar, Rus karantinasında görevli veterinerlerin, “Bu koyunlar hasta! İmha edilmesi şart!” bahanesiyle paranın üstüne yatmasıyla, tüm sermayelerini kaybetmişlerdi.

Oruç Bey, kardeşi Cevat Beyin yardımıyla üzüntüsünü biraz unuttu ama diğer ortak, Habip Bey olayın şokunu ölünceye kadar üzerinden atamadı. Her ikisi de bu olaydan sonra uzun yaşamadı, vefat ettiler.

Oruç Beyin oğlu Asker Beyoğlu, sınıf arkadaşımdı. Ortaokulu bitirdikten sonra Kredi Kooperatifinde memurluk yaptı. Genç yaşta vefat etti.

Habip Beyin tek oğlu Ali Bey davavekili oldu. Adliye Binasına yakın yerde arzuhalcililik yaparak geçimini sağladı.

Ölenlere rahmet, kalanlara uzun ömürler dilerim. 
mücahit özden hun

 

MELEKLİ DİNAZOR TEPE MEVKİİNDE BULUNAN OTÇUL DİNAZOR KEMİK KALINTISI


melekli76.tr.gg