TV KANALLARININ ÇEKİM MERKEZİ MELEKLİ

Boz Pişiyh
Anası oğluna ”Eye Elekber…hele çıx eşiye” diye seslendi.
Elekber evde divana uzanıp heyal qururdu.Axşam serini hele tezze tüşmüşdü.Elekber anasının sesine diyhsindi birden,divannan tüşüp çıxdı eşiğe.Baxdı ki anası oturup eyvanın pillekeninde,önündede ağzı düyümlü qara bir torba.
Anası Elekber’e;”Gel bu pişiyi azdır getsin.Apar o aşşağı meyhlelerin birine ötür.Bu pişiyhlerin elinnen dolanabilmek olmur hayatta.Zatan bununda qarnı burnundadı,böyüne sabaha balalıyar,o vaxt heç çekemmenik derdini.”dedi
Elekber orda burda çox eşitmişdi ki;”Pişiyin bığlarını yolsan,o pişiyh birde tapabilmez yolunu” diye.Elekber anasına dönüp dedi;”Ay ana,qoy ele men bunun bığlarını dibden vırım getsin,tapabilmesin birde evin yolunu.”
Elekber bele deyende anası qaşlarını endirip;”Sefeyh sefeyh danışma ey!Bele cür cür işleri hardan örgenirsiz bilmirem ki?Az danış,yeri get,gel yubanma orda burda.” dedi.
Elekber ilk okulun dördüncü sınıfını dört zayıf not ile pitirmişdi.İki günde bir oturardı dersin başına,o da ancaq Allah havarnan.Axlını vermişdi atari oyunlarına.Başınnan qalxmaq nedi bilmirdi oynun.Ağabeyisi Veli gelip,qulağının dibini şilleye vermiyene qeder oturmazdı dersinin başına.
Elekber evin son balasıydı.Veli’den yeke bir de Musa ağabeyisi varıydı.İki ağabeyiside evliydi.Musa’nın evi ayrıydı,Veli de arvadıynan hele babasının yanında qalırdı.İki otağlı evin balaca otağında yatıp qalxırdılar.
Anası Elekber’i herden bir ”Son beşiyim,evim eşiyim” diye sesliyerdi.Bunu çoğu vaxt evde qonaq olanda yapırdı.Elekber de utandığınnan pazı kimin qızarıp,qoyup qaçardı eşiye.Qonaqlar gidende de gelip anasına herslenerdi ele dedi diye.O herslenendede anasının daha da çox xoşuna giderdi.
Elekber,barmağını torbanın düyümüne ilişdirip,çıxdı kuçeye.Xırda,xırda adımlarnan sallana,sallana uzzaqlaşdı evden.
Bir müddet ilerledikten sonra iki meyhle aşşağıdaki caminin qabağında durup,yolun qırağındaki patosa baxtı;sonrada ”Ele men bu pişiyi haqqıdı atam bunun içine.Sağlam yerdi diyesen,iti qurdu da gelip ellemez torbayı.”diye fikirleşip zıqqana,zıqqana çıxdı makinanın üsdüne.Makinanın içine eyicene eyilip,züvdürdü elinnen torbayı.
Elekber qayıdıp eve gelende axşam ezanı tezze oxunurdu.Qaranlıqın hakimiyeti,yavaş,yavaş baş gösdermeye başlıyırdı qasabada.
Elekber,hayatın qapasınınnan girende gördü ki anası oturup eyvanda onu gözlüyür.
”Arxayin ol,halleledim” dedi anasına Elekber.
”Harda azdırdın pişiyi?”
”Cami hayatının qabağına bir patos eylemişdiler,onun içine saldım.”
”Be ömrü gödeyh olmamış,demirsen patosu aparıp işledeler?”
Elekber bunu heç yadına getirmemişdi.Rengi,urfu qaçtı birden.
Ama birez fikirleşdikten sonra patosun köyhne olduğu geldi yadına.Dönüp anasına;”Paton eskiydi ana,işledip elemezler,telesme.” dedi.
Bu cevap anasını heçde arhayin elemedi ama hava qararırdı diye de dala qayıtmasını da istemedi Elekber’den.
”Elese elini üzünü yu,gir eve dersine çalış” deyip girdi eve anası.
Axşam çöreyi yeyilende ne Elekber ağzını açıp bir kelime danışmışdı,ne de anası.O axşam Veli,arvadıynan getmişdi qaynatasına qonaqlığa.Elekber’in babası Sefer dayının heç bir şeyden xeberi yoxuydu.Onun heyvanlarnan arası çox eyiydi.Hele o pişiyhlerin çöreyini her gün özü öz elinnen vererdi.İneği,qoyunu yoxuydu Sefer dayının.Kômun qapısını aralayında,yeddi dene pişiyh balasıynan,üç dene de götü eyri cüce görülürdü.Zatan sefer dayıya dedesinnen qala qala iki tike yernen,bir de bu pişiyh balaları qalmışdı.Dededen qalanının üsdüne pek bir şey qoyammamışdı.Yayda o yerleri ekip piçer,evi ele geçindirerdi.
Sefer dayı durumun ferqine çoxdan varmışdı.Çünkü eve geldiği vaxtdan bu yana arvadıynan uşağının halını görürdü.İkisinin de ağzı berk,baxışları sabitiydi.
Sefer dayı arvadına ”Xeyirdi bele Refiqe,ye danışmırsız?” deye soruşdu.
Refiqe dönüp önce Elekber’e sonra da erine baxıp”Sefer,sene bir şey diyecem,yegin sen Allah herslenip eleme .” dedi.
Sefer dayı”De görüm,ne diyesen?” deye cevapladı arvadını.
Arvadı gözünü kilimin saçağına ilişdirip,dedi;”Boz pişiyi verdim Elekber’e azdırsın,o da aparıp eski bir patosun içine atıp.İndi de üreyimize qorxu tüşüp ki;patosu aparıp işledeler.”
Sefer dayı bunu eşidende hersinnen tişi bağırsağını kesdi ama heç ne ses elemedi.Görürdü ki;arvadı da uşağı da itten peşman olupdu.Sefer dayı tek ”günahı boynuna” diyebildi arvadına.
Sefer dayı ele diyende Refiqe’nin eli ayağı esim esim esdi.Dedi ”bes men neyniyim axı?Bir deyil beş deyil,hansının derdini çekim?Kôm doludu ağzına qeder pişiyhnen,eyvanda çöreyh yemeye hesretik,az qalalıllar ağzımızda ki tikeyi qaçıdalar.O pişiyhde burda balalasaydı,lap yaman güne qalardıq.
”Cehennemin dibine qalardıq!” deye sözünü kesti Sefer dayı.”Sonra da baxdı ki arvadının dili durmuyacaq,hersini yeyip;”Kâş azdırmasaydız,yazzığıydı heyvana.Her ne ise…qax çay qoy,eyvanda çay içek,üreyim darıxdı.” diye devam eledi sözüne.
Refiqe durdu ocağa teref çay qoymaya.Birden pencerenin önünnnen bir mavıltı sesi geldi.Refiqe başını tez çevirdi sesin geldiği yere.O da eriynen oğlu kimin isdiyidi ki boz pişiyin sesi olsun bu ses.Tez yumuldu perdeyi çekti.
Bir de ne görsünler?Boz pişiyh,yığıp ayaklarını götünün altına,oturup camın önünde.
Bu evde illerce toy,bayram olmuşdu ama heç belle bir şennik olmamışdı.
Uzzaqdan gören diyerdi ki;”Bunların ye ineği cüt doğup,ye de ki qurbanları qebul olup”.
IĞDIRDA HALK HİKAYELERİ VE EFSANELER
ŞAHMARAN HİKAYESİ
peki Melekler Mekanı olarakta adı geçen Meleklide şahmaran efsanesi hakkında bilgiler nelerdir.
Şahmaran Farsça bir kelime ve yılanların şahı anlamındaki Şah-ı Maran’dan geliyor. Şahmaran figürü bir yılan, bir ejderhadır. Baş kısmı insan olan, yılanla insanın birleşmesinden meydana gelmiş doğa üstü bir yaratıktır. Yılan figürleri genelde kötülük ya da uğursuzlukla ilişkilendirilirse de insan başlı Şahmaran, doğurganlık, bereket ve bilgeliği sembolize etmiştir. Eskilerden beri meleklide uğur getirmesi için Şahmaran’ın resimleri kadınlar tarafından odaların duvarlarına asılırdı. Pek çok farklı versiyonda Şahmaran hikayesi bulunmaktadır ama bunlar genelde birbirlerinin benzeri olup, yer ve kişiler değişikliğe uğramaktadır.
Melekli Şahmaran’ı ise iki farklı şekilde anlatıla gelmiş. Yöre halkının inanışına göre, yılanların şahı Şahmaran, ve bütün yılanlar ığdırın Melekli Kasabası Kültepe Deliktaş mevkinde yaşarmış. Hükümdarları Şahmaran ise gözleri kilometrelerce uzağı görebilen, üstün niteliklere sahip bir yaratıkmış. Söylenceye göre Bir gün cihan şahın dünyalar güzeli kızını hamamda yıkanırken görmüş ve görür görmezde aşık olmuş. Cihan şahtan kızını istemiş ancak şah hem korktuğu hem de çirkin bulduğu için kızını Şahmaran’a vermek istememiş, Bunun üzerine Şahmaran, Şahın kızını kaçırmaya karar vermiş, Hazırlıklarını yapıp dünyalar güzeli kızın hamamda olduğu bir gün buraya gelmiş Ancak Şahın adamları durumu fark edip Şahmaran’ı oracıkta öldürmüşler.
Hükümdarlarının öldüğünü duyan tepedeki yılanlarda şehri basıp istila ederek insanlara aylarca korku vermişler ve hatta yüzlerce insanı zehirleyerek şahlarının intikamını almışlar.
Çaybaşı Çayxanası (Kürşat Dayı’nın Yeri)
BALİ MESELESİ
Melekli’nin 12-15 yaş arası birkaç genci Bally bağımlısıdırlar. Hemen hemen hergün aynı dükkâna girip Bally alırlar. Dükkâncı her seferinde sorar:
-‘’Neyirsiz bally’yi ?’’
-‘’Heç emi lazımdı.’’
Bir diğer gün çocuklar yine bally aldıklarında aynı soruyla karşılaşırlar:
-‘’Ee xeyirdi neyirsiz siz bu bally’leri ?’’
-‘’Heç valla emi lazımdı yaa.’’
Bir gün, iki gün, üç gün derken bu bally trafiğinden şüphe duyan dükkâncının sabrı taşar:
-‘’Gene bally alasız? Neyirsiz bally’leri ?’’
-‘’Lazımdı emi’’
-‘’Ee ibineler meleklinin pattıyan tüm tekerlerini siz yamıyırsız?!! Adi şerefsizler sihdirin gedin yoxdu bally malli.
YILDIZ FALINIZ
Qıdıx Burcu: Siz de bu inat varken ölene qeder çüreye muhtaç olacaxsız.kôtanıyzı yere ilişdirmeyin ki;birez servax olun.sizin bu inadıyızın poxuna gezegen mezegende görsenmir heç.gezegeni siyhdir et göyde dene yıldız yoxdu ay qardaş,men ne deyim indi size.gedin özüyze iş arayın.
Exrep Burcu: Özellikle ‘yay exrepleri”nin dikkatine! Bu aralar kadınlardan uzak durun. Yaz boyu kuyruğunuzda biriktirdiğiniz zehirle kime dokunsansınız balatasız gider. Sosyâl ortamlarda onu bunu az sancın, milletin sizden zeyhlesi getmesin. Paraya gelince: Torpağı deşmekden macal tapmırsız ki parayıda tapasız
boğa:birez çöl işi var size,baş-göt olsun,gör-ot olsun
ikizler:size de çırpı işi görünür.
akrep:siz de onun bunun samannığında az göt verin,yaxalasalar deriyze saman basacaklar.
terazi:size yemek işmek görünür gardaş.harayı sikipsiz?

meştibat hikayesinin doğuşu:
melekli kasabasında hacı zekerya sahur'un (mert) öz dayısı olan meştibat 19. asırda kasabanın en güzel kızlarından eşey'e aşık olur, zamanla kara sevdaya dönüşen meştibatın aşkı tüm bölgede duyulmaya başlar, güzel kız eşeyden hiç ilgi görmeyen meştibat sovyet sınırını geçerek azerbaycana gider, çok iyi bir müzisyen olan meştibat sevdiğinden ilgi görmeyince kendini tamamen müzik sanatına verir, meştibat garmon tar ve nagara gibi müzik aletlerinde bölgede en tanınmış isimler arasında yerini alır, azerbaycanda sarı ehmet biriyle düğünlerde nagara çalıp şarkı söylermiş, zamanla yaşlandığını hisseden meştibat bir müddet sonra bakü köhne bazarında bir baharatçı dükanı açarak yaşamına devam eder ve zamanla çok iyi paralar kazanan bu şahsiyet yine ığdırdaki sevdiği kız eşeye çok benzeyen gülnaz diye bir kıza gönlünü kaptırır. kendisi yaşlı olduğu halde 15 yaşındaki bir kızla evlenme çabaları köhne bazarda bulunan esnaf arkadaşları ve mahalle sakinleri tarafından esefle kınanır, gülnazı almak için büyük bir mücadele veren meştibat baküde gazetelere konu olur, bu konu azerbaycanlı ünlü yazar üzeyir hacıbeyovun dikatini çeker ve hikayeyei kaleme alır. ve zamanla azerbaycanın en güzel aşk klasikleri arasında yer alır meştibat.
meştibat doğduğu kasaba melekliyi terkettiği zaman eşey için iki mısralık bir söz söyler
eşey hanım
meni vatana hasret
senide balaya hasret
meştibat bu sözünden sonra bir daha doğduğu toprakları görmek nasip olmaz eşey hanıma ise çocuk nasip olmaz.
meştibat bir ara bakü radyosundan doğduğu kasaba halkına şöyle seslenir
''keçi kerim meleklide keçiler gene gorğoza gedirmi''
bunu duyan rus KGB liler meştibatı türk ajan olarak tutuklar ve sibiryaya sürgüne gönderir ve meştibat o günden sonra kayıptır mezarının nerede olduğunda bilinmez, meleklide bulunan akrabaları meştibatı bulmak için çok çaba sarfettiler fakat hiç bir sonuca ulaşamadılar. kasaba sakinlerinden silah ustası hacı zekarya sahur dayısının adını yaşatmak için kendi oğluna dayısının adını takmıştır. kendi oğluda dayısı gibi müzisyen ve tiyatrocudur. azerbaycan müziğini türkiyede en iyi yaşatan şahsiyetlerdendir meştibat sahur.
YAPTIĞIN KÖTÜLÜK BİR GÜN GELİR SENİ BULUR
Evvel zaman içinde kalbur saman içindeyken pireler berber develer tellal iken, ağrı efsanesi herkesin dilinde, terzilerin pirinden de önce ondan da öte kadim bir sözmüş. Bir olanı, tek olanı anlatanmış ağrı dağı. Aşk Ağrıymış, Ağrı aşkmış. Aşk kuşatmış Ağrı dağını. Gözyaşları kırkpınar olup akan aşkın sahibiymiş Ağrı.
Efsunlanmış gibi zamana karşı durmuş yıllar yılı. Gözyaşları Aras suyu olmuş yürürmüş kılcal damarlardan dallara, dallardan çiçeklere, çiçeklerden çimenlere. Dağ olmuş, börtü - böcek tüm canlıları barındırmış koynunda. Açıp kollarını aşkın diyarlarına, hem arşa hem arza doğru arşın arşın yürümüş Ağrı.
Çok çok eski zamanın birinde kentlerden uzak ulu bir dağın yamacında Nuhun gizemli bahçesi olarak adlandırılan yerde, mavisi yeşiline karışmış, uzun uzun ağaçların gölgelerini cömertçe sunduğu, türlü türlü böceklerin, çiçeklerin yaşadığı, insanoğlunun pek az uğradığı yüksek kayaların, ormanların, eteklerinde buz gibi suların çağıldadığı çağlayanların arasında, şirin mi şirin, mini minnacık bir köy varmış. Bu köyün vahşi vadileri arasında nerden geldiği ve kim olduğu bilinmeyen melek adlı güzel bir peri kızı yaşarmış.
Topuğuna kadar inen saçları, simsiyah gözleri, kıpkızıl dudakları, inci dişleri, pembe yanaklarıyla çevredeki bütün kızları kıskandıracak kadar güzel ve alımlıymış.
Şimdiden sonra aşkımızı düşünüp acı çektiğinde ama yine de seni ölümüne sevdiğimi bilerek mutlu olduğunda, gözlerinde dökülen her damlada bir pınar fışkıracak düştüğü yerden ve ben gözyaşlarında mayalanıp akan her pınarın damlalarında saklı kalacağım...
İşte o gün bu gündür aras suyu hep kutsaldır. Ağrı dağı Melikin uzaklara bakışını , Aras suyu Peri kızının gözlerinden akan gözyaşlarıdır inanışa göre. Yani tarihi derinliği çok çok eski dönemlere kadar gitmektedir
